Cuma, Temmuz 29

Dünya Dedikleri Bir Gölgeliktir

http://fizy.com/#s/1aitgs 
(Yazıyı okumadan önce bu linke tıklamak ve çalan şarkıyı dinleyerek yazıya başlamak daha hoş olabilir.)

Çok uzun zamandır bir türkü dinleyip duruyorum. Aynı zamanda bağlamayı her elime alışımda ilk olarak bu türküyü çalıyorum. Beni bu türküde en çok etkileyen şey sözler oldu. Hem türkü olup hem de sözleriyle beni etkileyebilen çok az eser vardır. Eserlerin kulağa hoş gelmesi genellikle benim için yeterli bir kriterdir. Ama size bahsettiğim türkü hem ezgi hem sözler göz önünde bulundurularak dinlenmeli kesinlikle. Mümkünse gözler kapanmalı. Kullanılıyorsa bir sigara yakılmalı ve sadece türküye odaklanılmalı. 

Bahsettiğim türkünün adı "Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum". Bu türkünün varlığından yıllar önce Hüseyin Turan sayesinde haberim olmuştu. O zamana göre başarılı sayılabilecek albümünde okuduğu bir parçaydı bu. Eski "Yedi Karanfiller" havasında yapılmış bir çalışmaydı. Ön planda bağlamalar, olabildiğince ege tavrına göre çalma çabası, arkadaki ritim Roland marka klavye ile yapılmış, ve bir adet kabak kemane (yanlış anlaşılmasın, bağlamaların sustuğu anda çalan saz kabak kemane değil, klavyedeki ses tonlarından bir tanesi çalınıyor - muhtemelen obua tonu-atıyor da olabilirim.). Hüseyin Turan'ın ardından türküyle ikinci olarak Kardeş Türküler'de karşılaştım. Hüseyin Turan'da dizleri vura vura zeybek oynayasımız gelen bu türkü, Kardeş Türküler'in yorumunda bir ağıt, adeta bir haykırış haline geliyordu. Haykırış önce Yunanca yapılıyordu, eserin adı Manaki Mu. Ardından kıyının öteki yakasından göz yaşları ve pişmanlık kokan yanıt dalgaların sesiyle birlikte başlıyordu konuşmaya. Türküyü bağlamada çalmaya başlayışım (yani sevmeye başlayışım) Kardeş Türküler versiyonundan sonradır. 

Sonra bir şey oldu. Türküyü dinlerken acaba bu türküyü kim yazdı diye düşünmeye başladım. Önce yöresini tahmin etmeye çalıştım. Hüseyin Turan'dan dinlediğimizde çok kolay zeybek diyebileceğimiz türkü, Kardeş Türküler'de yersiz yurtsuzlaşıyordu adeta. Nereden geldiği, nereye gittiği belli olmayan eşsiz bir eser haline geliyordu Kardeş Türküler'in Hemavaz albümünde. Ne de güzel ismi var albümün. Hemavaz, birlikte söylemek, birlikte haykırmak, ya da söyleşmek (karşılıklı olarak) demek. Manaki Mu-Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum (Yunanca-Türkçe), işte hemavaz bu değil mi? Manaki Mu Yunanca'da bir ağıt. En az Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum kadar güzel.

Türküyü araştırdım ve kaynağının kim olduğunu öğrendim: Kütahya'dan Hisarlı Ahmet. Bin dokuz yüzlerin başında doğmuş, sonlarına yakın yaşamını yitirmiş (1908-1984) bir ozan Hisarlı Ahmet. Hisarlı Ahmet'in diğer türkülerine erişebilmek için Fizy'de arattım ve bir de gördüm ki, o da ne? Benim hem ezgisi hem de sözleriyle hoşuma giden diğer türküler de onun. Daha sonra bu sanatçının ciddi ciddi bir filozof olabileceğini bile düşündüm. Ancak hayal kırıklığım, oğlunun yazdığı hayat hikayesinde bu türkülerin hepsinin Hisarlı Ahmet'e ait olmadığını görünce başladı. Hisarlı Ahmet bilinmeyen türküleri bulup çıkarıyordu. Yaptığı en güzel şey ise, türkülerin kimler tarafından yazıldığını altını çize çize belirtmesi. Oğlunun aktardığına göre bu türkülerin birçoğunun Hisarlı Ahmet tarafından mı, yoksa başkaları tarafından mı yazıldığı belli değil. Hiçbir türküyü bestelediğini iddia etmeyen, bazılarında ise türkünün kaynağını özellikle vurgulayan bir sanatçıdan bahsediyorum yani. Aslında filozof olmasa da oldukça derin bir insan olduğu kesin, değil mi? Çok da hayal kırıklığı yaşamadım diyebilirim. Hisarlı gözü kara da bir adam belli ki. Bir rivayete göre TRT'den atılmasının nedeni, çok alkollü olduğu bir zamanda programda türkü söylerken bir anda ağzından "a..nı, dinini s..rim, Kütahya'dan başka memleket tanımam!" sözcüklerinin dökülüvermesidir. Aslında sarfettiği küfür tek tek bakılmaması gereken, bir kalıp ya da deyim halinde düşünülmesi gereken bir sözcük kümesi. Elbette hoş değil, ama bunu okuyup hoşuna gitmese de yüzünde tebessüm belirmeyecek bir insan olduğunu zannetmiyorum. Varsa ve bunu okuduysa, ve Hisarlı da gerçekten bu küfrü ettiyse, ben onun adına özür diliyorum; aslında Hisarlı öyle demek istememişti, yanlış anlaşılma oldu.   

Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum kim tarafından yazıldı bilmiyoruz. TRT repertuarında türkünün Hisarlı Ahmet'ten alındığı, ve 1968'de Yücel Paşmakçı tarafından derlendiği yazıyor (Yücel Hoca'nın sıkı hayranı olmasam da eskiden beri ondan çok etkilenirim. Çok usta bir bağlama sanatçısıdır). Bu yazıyı yazarken kulaklığım takılı Hisarlı Ahmet türküleri dinliyorum, hem de kendi sesinden. Kesinlikle farklı bir insan olduğunu düşünüyorum ben Hisarlı Ahmet'in. Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum türküsünü ise bir başka söylüyor sanatçı. Kesinlikle zeybek tavrı yok. Bir ağıt da değil aslında. 9/4'lük ölçüyle çalınıyor ve söyleniyor türkü. Bir ritmi var yani. Hicaz makamının bir versiyonu (makamlarla aram çok iyi değildir, sadece hangi notalarda diyez-bemol var onu söyleyebilirim burada. Bağlama düzeninde dizilimi şöyle: La, Si (b), Do (#), Re, Mi, Fa, Sol (#), La.). Hisarlı Ahmet türküyü bir taş plağa okumuş. Kalitesiz bir stüdyoda. Belki de o zamanın şartlarında iyi bir kayıt şirketi bulamamıştır. Öyle ki Hisarlı türküyü okurken bir ara araba sesi geliyor. Yoldan geçen arabanın sesini de kaydetmiş kayıt cihazı. Bu bir kusur gibi görülebilir ilk bakışta. Gözlerinizi kapatıp türküyü dinlediğinizde ise tam tersi bir duyguya kapılmanız çok muhtemel. Ben şu duyguya kapılıyorum gözlerimi kapatıp Hisarlı'dan bu türküyü dinlediğimde. Hisarlı küçük bir yerde yaşıyor. Ama bir şekilde şehre gelmiş. Geldiği yer o kadar gelişmiş ki araba bile var yollarda. Hisarlı türküsünü okumaya başlıyor. Dışarda hava güneşli. Türküye başladıktan kısa bir süre sonra bir araba yolun tüm tozunu kaldırarak geçiyor arkadan. "Kestik" demek mümkün değil. Türküyü söylemek için bir şansı var. Zaten diğer türkülerde de aralarda öksürüyor Hisarlı. O ne güzel öksürmek! Ne kadar gerçek, ne kadar insan. Oturmuş karşımıza, bize türkü söylüyor, gözleri kapalı. Plak bütün türküyü kaydedemiyor elbette. Türkü o yüzden kısa kesiliyor. Doyumsuzluğun dibine vuruyorsun: "Hisarlı be, hadi bir türkü daha söyleyiver. Ne güzel söylüyorsun!" diyesi geliyor insanın. O yüzden diğer türküsüne geçiyorsun. Hisarlı bu sefer Havada Turna Sesi Gelir diyor. 

Ben kendimi gülün dibinde buldum, 
Kuru kuru sevda imiş, sarardım soldum, 
Sevda bir düş imiş, kendime yordum, 

Ay karanlık gece vurdular beni, 
Yarin çevresine sardılar beni. 

Değirmen deresi bölük bölüktür, 
İçerde ciğerim delik deliktir, 
Dünya dedikleri bir gölgeliktir, 

Ay karanlık gece vurdular beni, 
Yarin çevresine sardılar beni. 

Bu arada hatırlatayım, Fethi Naci'nin "Dünya Bir Gölgeliktir" kitabının adı bu türküden esinlenilerek koyulmuştur. Türküyü istediğinizden dinleyebilirsiniz. Ama bence mutlaka bir kere Hisarlı Ahmet'ten dinlenmeli. O söylesin, siz dinleyin. Beş dakika bir şey düşünmeyin. Ben yukarıda Hisarlı Ahmet'i ekledim. Belki bu yazıyı okurken dinlemek istersiniz diye. Beğenmezseniz Kardeş Türküler'i tavsiye ederim alternatif olarak.

Alternatif demişken, aklıma yine "self-deception" geldi. Neyse, yarın güzel bir gün olacak. Bak yine aklıma geldi!                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder